Genç bir beyaz çocuk blues’cu olma sevdasıyla efsanevi blues’cu Willie Brown’ı bulur ve ondan kayıp şarkısını bulmak için yardım ister. Bu arada da Willie’nin şeytana sattığı ruhunu geri almak için yenilmesi zor bir gitarist olan Jack Butler’ı (Steve Vai) gitar savaşında yenmesi gerekir. Ancak Willie yerine genç blues sever kahramanımız yarışır ve kazanır.
Sorumluluk sahibi bir genç kızın hayatını ne altüst edebilir? Tabii ki aşk!
14 yaşındaki Emily yaz tatilini evinde oturup InterMountain Gençlik Senfoni Orkestrası seçmeleri için çello çalarak geçirmek zorundadır. Emily’nin bir diğer özelliği de arkadaşlarının sırlarını tutmak karşılığında aldığı 50 sent’in hakkını sonuna kadar verebilecek kadar sorumluluk sahibi olmasıdır. Fakat mahalleye taşınan komşusu Philip’e kendi sırlarından birini vermek zorunda kalan ve sonra da Philip’in haylaz ağabeyi David’e kalbini kaptıran Emily’nin dünyası altüst olmaya başlar. Evan Rachel Wood, Michael Angarano ve David Gallagher gibi günümüzün popüler oyuncularını ilk gençlik dönemlerinde beyazperdeye taşıyan film, bağımsız bir aile filminden aradığınızı bulma garantisi veriyor.
Virginian adındaki Avrupa ve Amerika arasında sürekli sefer yapan lüks bir yolcu gemisinde 1900 yılının ilk ayının ilk haftasının salı günü geminin filipinli zenci ateşcisi Danny Boodman 1. sınıfların balo salonundaki pianonun üstünde, üstünde T.D. Lemons yazan bir kutunun içinde yeni doğmuş bir bebek bulur ve onu evladı olarak benimser…
Ona kendi adını bulduğu kutunun üstünde yazanları ve bulduğu yıl olan 1900 (İtalyanca: Novecento)’yu koyar ve bebeğin adı Danny Boodman T.D. Lemons Novecento olur. Onu yasal sebebeplerle elinden alırlar korkusuyla Novecento’yu asla gemiden indirmez…
Novecento 8 yaşındayken makine dairesindeki bir kaza yüzünden babası Danny Boodman ölür ve yine yetim kalır. Gemide herkesin sevdiği Novecento birden bir gece piano çalmaya başlar ve herkesi hayran bırakır çünkü müthiş çalmaktadır. O günden sonra hep gemide yaşayan ve efsanesi yayılan Novecento asla karaya inmez.
Blake, günün birinde kendini kaybetmiş halde, kendini ormanın ortasına vurur. le girerek biraz serinler ve sonra yeniden evine döner. Yemek üzere bir şeyler hazırlar. Evdeki diğer insanlar ise kendi halinde, bambaşka hayatlar yaşamaktadırlar. Blake, bir müzisyendir. Evdeki arkadaşları ise onun grubunun diğer elemanlarıdır. Uzaktan bakınca öyle rünmüyor olsa da, azıcık yaklaşınca anlaşılır ki, Blake, Kurt Cobain’in son günlerinin temsilidir. Onun kendisidir.
Filmde başrolü Michael Pitt üstlenirken yönetmen koltuğunda türün iyi yönetmenlerinden Gus Van Sant oturuyor…
Zencilerle beyazlar arasındaki ayrımın henüz ortadan kalkmadığı 60’lar Amerikası’ndayız. Baltimore’da yerel bir televizyon kanalında yayınlanmakta olan Corny Collins Dans Şovu, ayda sadece bir gününü zencilere ayırmakta, programda da zayıf, genç dansçılar yer almaktadır.
Kanalın ve programın politikasına rağmen, dansçı seçmelerinde programa katılmaya hak kazanan, kalıpların dışındaki şişman ve sempatik Tracey Turnblad, devamlı hale gelir ve programın baş dansçısı Amber’ın pabucunu dama atar.
John Waters’ın zencilere ayrılan tek gün olan “Negro Day” üzerinden dönemin ırkçı tutumuna getirdiği eleştirileri rdüğümüz filmde, Tracey Turnblad’in annesi Velma rolünde yönetmenin favori oyuncusu Divine var. Birçok Tony ödülü kazanan 2002 yılında filmden uyarlanan Brodway müzikali ve 2007 yılında yapılan yeniden çevrimi de iyi eleştiriler aldı.
Sokak dansı tutkunu olan DJ isimli genç, kardeşini kaybettikten sonra Atlanta’ya okumaya gider. Okula alışmakta zorluk çeken DJ bir dans yarışmasına katılarak kendi hayallerini gerçekleştirmeye başlar.
Tony artık hayatına dans ederek devam etmek istemektedir. New York’ta küçük bir dairede yaşar, akşamları gece kulüplerinde garsonluk yaparak geçimini sağlamaktadır. Gündüzleri dans okulunda olan Tony Brodway seçmelerine sürekli katılır. Bir gün ise Laura ile tanışır ve ilk defa Brodway de oynama şansını yakalar bu Tony’ nin hayatındaki ilk ve tek sıçrama noktasıdır…
Müzik tarihinden melankolik, bazen acımasız olduğu kadar da eğlenceli bir dönemi anlatan Coen Kardeşlerin son filmi, genç bir folk şarkıcısının 1961 yılında New York müzik piyasasında tutunma mücadelesini izliyor. New York kışının insafına kalan Llewyn Davis elinde gitarıyla bazılarına kendi yol açtığı türlü aksilikleri aşmaya çabalamaktadır. Ne iş olursa yapmakta, Greenwich Village’daki kafelerden rüşme yapmak üzere boş Chicago kulüplerine savrulup durmaktadır.
Sonradan çok büyük bir besteci olacak Cole Porter, Paris’te tanıştığı Linda’ya âşık olur ve genç kadın gey olduğunu bile bile onunla evlenir. Cole’un New York ve Hollywood çevrelerinde yakaladığı şöhret, pek çok genç oğlanın da dikkatini çeker.
Michael ve küçük arkadaşlarının kötü kalpli uyuşturucu satıcısı Mr. Big’e karşı verdiği mücadeleyi konu eden film senaryosu başlamadan önce canlı Man in Mirrror performansı ve Michael’ın müzikal geçmişinin bir özetiyle giriş yapılan Moonwalker filmi MJ’in film adına yaptığı en akılda kalan projesi olmuştur. MJ’in Bad Dünya Turunu sürdürdüğü 1988 yılında sinemalarda sterime giren Moonwalker efektleri ve animasyon çalışmalarının yanı sıra Smooth Criminal videosunu da bünyesinde barındırmaktadır. Esasında Michael, Smooth Criminal için uzun bir klip çekmeyi düşünmüş ve çapı büyüyen projeyi daha sonra bir filme dönüştürmeye karar vermiştir. Moonwalker filmi de böyle bir gelişim ile ortaya çıkmıştır.
sfizle 