Film Kızılderililerle beyaz adamların bitmez tükenmez mücadelesini ve bir beyazın iki tarafı uzlaştırmak için harekete geçmesinden sonra yaşanan olayları anlatıyor.
Film özellikle Walter Matthau açısından önemli. Bu usta oyuncu Sinemaya 1955 yılında çevirdiği ilk filmle ( bizde ”Kuntucky Kahramanı” olarak bilininen ”The kentuckian”) başladı ve bunlardan biri de bu filmdir..
Banka soyduktan sonra Murphy peşindeki Detektifin kılığına girer ve bu kılıkta kalmak zorunda kalır. Eski sevgilisi Scala neredeyse yalanını ortaya çıkarmak üzereyken durumu kurtaran Murphy onu da eşi yapar. Çifte bir ev verilir ve saygı duyulur. Scala banka soymayı planlayan yeni erkek arkadaşına olan sadakati ile Murphy’e giderek artan hisleri arasında kalır.
Beyaz subayların yerlilere karşı olan ırkçı tutumu ve karşılığında yerlilerin saldırıları, ordudaki genç bir adamı barış arayışına iter.
Yirmibeş yıl önce kaçırılan bir bebek.
Kaçıran adam bebek sayesinde elde edeceklerinin planını yaparak bebeği büyütür ve uygulamaya başlarken,karşı taraftan bu işi yapan hakkındaki planları daha başkadır.
Yüzbaşı Chris Holden, Fransa-Kızılderili savaşını takiben Ohio Valley’de Martin Garth’ın kişisel hırslarını önlemek için uğraşır. Aralarına bir köle kadın girer. Yüzbaşı Holden, idam cezası yerine 14 yıl köle olarak hayatını sürdürmek üzere nderilen Abby’i (Paulette Goddard) satın alır. Ancak Gart bunu hazmedemez. Gart’ın kızılderilere yardım ettiği de ortaya çıkar. Yüzbaşı Holden ise kadınını korumak için herşeyi yapmaya kararlıdır.
Sutterville kasabasında mola veren Clay Santell’in (Audie Murphy) atı çalınır. Fakat onu daha büyük tehlike beklemektedir. Kasaba halkı Clay Santell’i, bir katil olan Travers (Jan Merlin) ile karıştırır. Kasaba halkı onu yakalayarak, şerif Harry Deckett’e (Stephen McNally) teslim etmek ister. Deckett ise Travers’i kovalamaktan artık yorulmuştur. Santell, Deckett’tan kaçar. Fakat güzel Janet Gifford’u da (Felicia Farr) rehin almıştır. Janet ile Santell arasında yakınlaşma başlar. Janet, Santell’in masum olduğuna inanır ve gerçek kimliğini ıspatlamasına yardımcı olur.
Bir silahşör çölde yolculuk yaparken atı artık yolculuğu yapamayacak kadar yorgun olduğundan atını vurur.Yürüyerek çölü geçerken posta arabasına rastlar ve herkesin öldürüldüğünü rür. Soyguncular çocukları bile öldürmüşlerdir. Bunu haber verebilmek için en yakın kasabaya gider.
20. yüzyılın başlarında dev otomobil şirketleri üç kıta üzerinden geçecek bir araba yarışını organize eder. New York’tan Sibiriya üzerinden Paris’e varılacaktır. Tony Curtis Büyük Leslie adında bir kahraman karakterini canlandırmakta, Natalie Wood da ona yarışta eşlik etmekte. Prof. Fate ve yardımcısı Peter Falk rakip takımda ve Leslie’yi sabote etmek için elinden geleni yapıyorlar. 80 Günde Devr-i Alem tadında hoş bir komedi macera klasiği…
Amerikan İç Savaşı yıllarında Reno ailesinin büyük ferdi Vance (Richard Egan), cepheden geri dönmemiştir. Tüm aile onun öldüğüne inanmış ve sevgilisi Cathy (Debra Paget) ile küçük evlat Clint (Elvis) evlenmişlerdir. Günün birinde öldü sanılan Vance’ın geri dönmesi ailenin hayatını tümden değiştirecektir.
Yazar Charles Portis’in aynı isimli romanından Oscarlı yönetmenler Joel Coen ve Ethan Coen tarafından uyarlanan ‘İz Peşinde’, bir intikam ve kahramanlık öyküsünü anlatıyor. 1969 yılında John Wayne’in başrolünde Oscar kazandığı aynı isimli bir uyarlaması daha olan filmim konusu şöyle:
Tarih 1870’ler, yer İç Savaştan çıkmış Amerika. Babası öldürülmüş ve bunun için adalet arayan 14 yaşındaki Mattie Ross, Kızılderili Toprakları’na izinsiz girmeden önce para için babasını öldürdüğü söylenen korkak Tom Chaney’in peşinden, onu bulmak için ailenin tek üyesi olarak Arkansas/Fort Smith’e gelir. Chaney’i cezalandırmak için ant içen Mattie, ülkenin en acımasız askeri olarak bilinen sarhoş ve sorumsuz Rooster Cogburn’ü, Chaney’i yakalaması için kiralar. Yolda karşılarına çıkan Texas polisi LaBoeuf de Chaney’i yakalayıp Texas’a türmek istiyordur. Böylece bu üçlü kovalamacanın peşinde bir araya gelir. Her biri dediğim dedik, inatçı, kendi ahlâk değerlerinin izini süren bu ilginç ekip, önrülemez bir hesaplaşmanın peşinde koşarken kendilerini birden bir efsanenin içine düşmüş olarak bulurlar: zalimlik ve kötülük, hayal kırıklığı ve cesaret, azim ve saf aşk.
10 dalda Oscar’a aday olan film, Oscar’lardan eli boş ayrılsa da eleştirmenler tarafından Coenler’in en iyi işlerinden biri olarak rülüyor. Edebiyatın en cesur kadın kahramanlarından birine hayat veren sinemanın taze kanı genç oyuncu Hailee Steinfield’in performansı da rülmeye fazlasıyla değer.
sfizle 